Güncel

Bir not: “Lütfen evimizi yakmayın, daha koltukların taksidi bitmedi”

Gever: Mahalle ve evleri az, orta ya da ağır hasarlı olarak adlandırılan Gever’de yaşanan yıkımı 8 yaşındaki bir çocuğu evindeki odasının kapısına astığı not özetliyordu belki de. Savaşın şiddetlenmesi ile birlikte evinden birkaç parça eşyayı alarak evden ayrılan ailesinin geride bıraktıkları içine sinmeyen çocuk, astığı “Lütfen evimizi yakmayın, daha koltukların taksidi bitmedi” notuyla evini korumaya çalışıyor. Ama…

Gever’de mahalleler ve evler az, orta ya da ağır hasarlı olarak adlandırılıyor. Tabii bu tanımlamayı yapmak savaşın ciddiyetini ve boyutunu azaltan bir yerde durmuyor. Bu tanımlama gönüllülerin halktan gelen kısıtlı yardımları dağıtırken kıstası oluyor sadece… Yoksa “az hasarlı” olarak adlandırılan binalarda kapı ve pencereler parçalanmış, kurşun izleriyle dış duvarları tahrip edilmiş ve birçoğunun ise eşyaları kullanılamaz hale getirilmiş durumda. “Orta” ve “ağır hasarlı” olanları siz düşünün!

İkinci kan davası devletin…

Bu mahallelerin “ağır hasarlı” olanlarından biri Güngör Mahallesi. Bu mahallenin sokaklarında yıkımın ağırlığına paralel ilerlerken dört katlı bir evin önünde bir kadına denk geliyoruz. Henüz 40 yaşında bile olmayan bu kadın 7 çocuğuyla yıkılan evine rağmen yaşama tutunmaya çalışıyor. Kan davasından kaynaklı göçüp geldikleri Gever’den de bu savaş yüzünden 3 ay önce ayrılmak zorunda kaldıklarını ve geldiklerinde de 4 katlı evlerinin harap edildiğini gördüklerini anlattı.

Kapısız oda olur mu?

Evin tüm katlarını ve odalarını gezdik. Yani kat ya da oda denebilirse!

Merdivenler duvar ve cam kırıkları ile dolu… Her katın girişinde “Komando”, “Denizli horozları” imzalı yazılamalar vardı. 3 ay önce sağ salim bırakılan ev harabeye dönmüş; her yanda sigara izmaritleri, konserve kutuları, okey taşları…

Kapısız oda olur mu?

Hiçbir katta ve odada kapı yok. Odalar darmadağın edilmiş, eşyalar parçalanmış, kıyafetler, ev eşyaları, duvar ve tahta parçaları ile iç içe girmiş; banyo, tuvalet ve mutfak kullanılamaz hale getirilmiş.

Tecavüz kültürünün dile geldiği mektuplar

JÖH-PÖH bir evde 3 ay “konaklar” da cinsiyetçiliğini, cinsel saldırganlığını ortaya sermezse olur mu?

Bu ev de bu saldırganlıktan nasibini almış elbet! Duvarlara cinsiyetçi küfürler yazılması bir tarafa evin yatak odasında mektuplar buluyor kadınlar…

Aşk mektubu değil elbette!

Tecavüz kültüründen nemalanmış söylemlerin yazıya döküldüğü bu mektuplar evin yakılıp yıkılmasından daha çok yaralamış durumdaydı o evde yaşayan kadınları…

Bugün yıkıyorlar ama…

Son olarak evin 8 yaşındaki çocuğunun evden ayrılırken yazıp duvara astığı ve aile geri döndüğünde yıkıntılar arasında bulduğu notu verdi kadın. Çocuk evden çok az eşyayla ayrılmalarını pek içine sindiremiyor muhtemelen ve korumaya çalışıyor kalan eşyaları… Özellikle de henüz yeni alınmış ve taksiti bile bitmemiş koltuk takımını…

Lütfen evimizi yakmayın daha koltukların taksidi bitmedi nolur” diyor evin duvarına astığı mesajda.

Ancak bu mesaja cevap altüst edilmiş, penceresiz kalmış, pencere yerine koca koca oyuklar açılmış bir oda ve kullanılamaz haldeki eşyalar oluyor.

Şimdilik bu evin kenarında küçük bir evde kirada kalıyorlar. Öyle ya da böyle burada yaşamaya da devam edecekler. Bugün evleri yıkılmış olabilir ama geride bu yaşında devlet gerçekliğini bilen ve çocuk kalbiyle bir istekte bulunmasına devletten azgın bir canavarlık örneği karşılığı alan bir nesil yetişiyor. Bu neslin de bugün yıkanların başına dünyalarını yıkacağını söylesek…

Sanırız “ağır hasarlı” bir tespit yapmış olmayız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu